6 Haziran 2014 Cuma

Önyargıları parçalamak, atomu parçalamaktan zordur!


Üniversitede hoca olan Dr.Paul Ruskin, öğrencilerine yaşlanmanın psikolojik belirtilerini öğretirken onlara şu olayı okur; "Hasta ne konuşuyor, ne de söylenenleri anlıyor. Bazen saatlerce anlaşılmaz şeyler geveliyor. Zaman, yer ya da kişi kavramı yok. Yalnız, nasıl oluyorsa, kendi adı söylendiğinde tepki veriyor. Son altı aydır onun yanındayım, ne görünüşü için bir çaba sarf ediyor, ne de bakım yapılırken yardımcı oluyor. Onu hep başkaları besliyor, yıkıyor ve giydiriyor. Dişleri yok, yiyeceklerin püre halinde verilmesi gerekiyor. Gömleği salyalarından dolayı sürekli leke içinde. Yürümüyor. Uykusu sürekli düzensiz. Gece yarısı uyanıp çığlıklarıyla herkesi uyandırıyor. Çoğu zaman mutlu ve sevecen, fakat bazen ortada bir sebep yokken sinirleniyor. Biri gelip onu yatıştırana kadar da feryat figan bağırıyor."

Bu olayı okuduktan sonra, Dr.Ruskin öğrencilerine böyle birinin bakımını üstlenmek isteyip istemediklerini sorar. Öğrenciler bunu yapamayacaklarını söylerler.  Dr.Ruskin, kendisinin bunu büyük bir zevkle yaptığını ve onların da yapmaları gerektiğini söyleyince öğrenciler şaşırırlar. Daha sonra Dr.Ruskin hastanın fotoğrafını dolaştırmaya başlar. Fotoğraftaki, doktorun altı aylık kızıdır!

Dr.Ruskin, Amerikan Tıp Birliği Dergisindeki makalesinde, bir olayın tamamını görmeden, değerlendirmeden, önyargıyla değerlendirmenin insana nasıl tamamen farklı bir perspektif kazandıracağını çok güzel örneklemiştir. 

Haydi itiraf edin bu hikayenin belki de daha ilk satırlarını duyduğunuzda  kimbilir sizin aklınıza neler geldi, nasıl duygular hissetiniz ama sonunda ortaya konulan fotoğraf ne çok şeyi değiştirdi değil mi? İşte bunun gibi bazen aceleci davranabiliyor ve yanlış kararlar verebiliyor veya başkaları hakkında yanlış düşünebiliyoruz.  Halbuki biraz daha sabredip tüm resmi görsek belki de bambaşka bir tablo çıkacak karşımıza bizi bambaşka güzelliklere yelken açtıracak...

Tıpkı Einstein'ın dediği gibi "Önyargıları parçalamak, atomu parçalamaktan zordur" ama yine de denemeye değmez mi? Hatta ilk adımlarımızı büyüklerimizin öğütlediği gibi "Bin düşün, Bir Söyle" düsturu ile atsak... Ne dersiniz?

Önerilen Popüler Yazılar