26 Haziran 2015 Cuma

Dostluğu klavyelerinde, yaşamı monitörlerinde arayanlar, Size sesleniyorum!

"Hiç vaktiniz yok; "Fast live", "Fast food", "Fast music", "Fast love"...

Dikte ettirilen "yükselen değerler", "in" ler, "out" lar...

Buna benzer bir odada, şanslıysanız gökyüzünü görebilen bir pencere ardında bitecek hepsi.

Dostluğu klavyelerinde, yaşamı monitörlerinde arayanlar, Size sesleniyorum!

Hangi tuş daha etkilidir ki sıcacık bir gülüşten ya da hangi program verebilir bir ağaç gölgesinde uyumanın keyfini?

Copy-paste yapabilir misiniz dalgaların sahille buluşmasını?

İçinizi ısıtan gün ışığını gönderebilir misiniz maille arkadaşlarınıza?

Sevgiyi tuşlarla mı yazarsınız?

Öpüşmek için hangi tuşlara basmak gerekir?

Ya da geri dönüşüm kutusunda saklanabilir mi kaybolan zaman?

Doğayı bilgisayarlarına döşeyenler, neden görmezsiniz bahçedeki akasyanın tomurcuklandığını?

Ve ıslak toprak kokusu var mıdır dosyalarınız arasında?

Koklamak, duymak, dokunmak yok mu yaşam skalanızda?

Bilgi toplumu oldunuz da, duygu toplumu olmanıza megabaytlarınız mı yetmiyor?" - Müşfik KENTER

Sevgiyle ve rahmetle andığımız Müşfik Kenter, ne kadar da güzel anlatmış çağın insanının geldiği halini, aslında hepimizin durumunu... İnsanın bilgi toplumu olması adına doğasından, onu insan yapan tüm özelliklerinden kopuşu ne kadar acı değil mi? Peki insan var oldukça onunla yolculuğuna eşlik edecek, ona pusula olacak, onu var edip sonsuz kılacak, anlamlandıracak olan bilgisayarlar, tuşlar, küçük suratlar mı yoksa yüreğimizi dalga dalga çoşturan ve bir yürekten, bir dilden, bir elden diğerine aktarılan duygular mı?

Tıpkı Divan edebiyatı şaiiri Bakii'nin dediği gibi; “Bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş…”

Eh bu kadar doğru tespit ve bu kadar ustaca ikazdan sonra geriye sadece bunu fark etmek, yaşamın kendi doğal güzelliğini ve ritmini, duygusunu tekrar yakalamak kalıyor.

20 Haziran 2015 Cumartesi

Soluk Mavi Nokta

"Şu noktaya bir daha bakın. O burada. O yuvamız. O biziz. Sevdiğimiz herkes, bildiğimiz herkes, şimdiye dek duyduğumuz herkes, gelmiş geçmiş herkes hayatını onun üstünde yaşadı. Türümüzün tarihi boyunca sevinç ve acılarımızın tümü, kendinden emin binlerce din, ideolojik ve ekonomik doktrin, her bir avcı ve toplayıcı, her bir kahraman ve korkak, medeniyetin her yaratıcı ve yıkıcısı, her bir kral ve köylü, birbirine aşık her genç çift, her bir anne ve baba, ümit dolu çocuk, mucit ve kaşif, her ahlak eğitmeni, her süper star, her aziz, her günahkar burada yaşadı; gün ışığında asılı duran bir toz zerresinin üstünde..." Carl Sagan - Soluk Mavi Nokta'dan alıntı...

15 Haziran 2015 Pazartesi

Hayal edin çünkü Hayal etmek gerçekten işe yarıyor!

Lânet,1964 yılında bir yaz günü çökmüş piyanist Leon Fleisher’in üzerine. Evlerinin bodrumundaki ağır bir bahçe masasını merdivenlerden yukarı çıkarırken, birden kapının pervazına elini çarpıp, sağ başparmağını ortadan ikiye yarmış. Ve bu  Fleisher’i otuz altı yaşından altmış altısına dek “tek elli” olmaya mahkûm etmiş.

Tek elli” hayatının başlangıcını anlatırken, “Tanrılar seni cezalandırmak istediklerinde, nereye vuracaklarını çok iyi biliyorlar” diyor ünlü piyanist, “en çok acıtacak yere vuruyorlar. İşte o darbeyle ben de bir daha asla çalamayacağımı sanmıştım.”

Müziğe olan aşkı ile direniyor, hayata tutunmaya devam ediyor Fleisher. Sol elle çalınabilecek parçalardan bir repertuar oluşturuyor kendine, şefliği deniyor,piyano hocalığına başlıyor.
Her gün,odasında saatlerce yalnız ve sessiz oturduktan sonra piyanosunun başına geçiyor, sakat olan sağ elini tuşların üzerine koyup, parmaklarının açılmasını bekliyor; ertesi gün  yine deniyor; yine deniyor tam otuz yıl her gün yapıyor bunu.

Bir yandan da tıbbi gelişmelerden ayırmıyor gözünü; sonunda, Botoks adlı şu meşhur“güzelleştirme zehri” Amerika’da henüz kullanımına izin verilmemiş bir ilaçken,deneme çalışmalarına dahil oluyor ve yeniden hareket edebilen bir sağ ele kavuşuyor.  Ve Altmış altı yaşında Two Hands (İki El) adlı yeni bir albümle yıllardır hayalini kurduğu taçlandıracağı, yepyeni bir hayat bekliyor onu.
30 yıl boyunca sağ elinin parmaklarını piyanosunun üzerine koyup, yılmadan  onları tekrar kullanabileceği günü hayâl edip, bu hayalini gerçekleştiren piyanist Leon Felisher bakın bu hikayesi için ne diyor; “Hayal edin çünkü Hayal etmek gerçekten işe yarıyor.”

Bir çok insanın "bitti artık" dediği noktada, 60 yaşında, tüm olumsuz ve hatta 'olamaz'lara rağmen hayata yeniden merhaba diyen Leon Felisher'in bu mesajının  hayallerinin peşini bırakanlara güzel bir ışık, bir hatırlatma olmasını diliyor, daha nice güzel hikaye için takipte kalmanızı diliyorum.

Önerilen Popüler Yazılar