5 Kasım 2015 Perşembe

Yağmur, güneş kadar fırtına, kar, buz da gerekir hayata...

Bir zamanlar kötü geçen hasattan şikayet eden bir çiftçi varmış; "Tanrı hava durumunu kontrol etmeme izin verse her şey daha iyi olurdu" diye sürekli söylenir dururmuş. Tanrı bu çiftçinin ısrarlı duasına dayanamamış ve "Peki, bir yıl boyunca havanın kontrolünü sana bırakacağım. Ne istersen hemen yerine gelecek" diye çiftçiye müjdesini vermiş. Çiftçi çok mutlu olmuş ve hemen hava şartlarında ektiği buğday için ne olmasını istiyorsa istemeye başlamış ; "Şimdi güneş istiyorum" ve güneş çıkmış. “şimdi yağmur yağsın" ve yağmur yağmış.

Bir sene boyunca önce güneş açmış ve sonra yağmur yağmış. Tarlası hiç olmadığı kadar başakla dolmuş ve yemyeşil olmuş. Sıra hasata geldiğinde çiftçi büyük bir keyifle buğdayı biçmeye koyulmuş ancak bir bakmış ki onca başak ama hepsinin içi boş!

Tanrı, tarlasının ortasında şaşkın duran çiftçiyi görünce seslenmiş: "Eeee, söyle bakalım nasıl mahsülün?" Çiftçi biraz da sitemkar: "Kötü efendim, çok kötü" demiş. Tanrı: "Peki sen havayı kontrol etmedin mi? İstediğin her şey olmadı mı? Böylece daha çok mahsül alacağını söylemiyor muydun?" "Evet! Ben de işte bundan dolayı şaşkına döndüm. İstediğim güneşi ve yağmuru elde ettim ama hiç mahsül yok." diye yanıtlamış üzgün bir sesle çiftçi. Tanrı: "Peki hiç rüzgar, fırtına, kar ve buz istemedin mi? Bunlar havayı temizleyip kökleri güçlü hale getiriyor. Mahsülün de içi doluyor. Hep iyi havayla olur mu hiç? Elinde niye mahsülün yok biliyor musun; Doğanın kendi düzenini ve akışını her haliyle kabul etmediğin, bazı durumlarını "sıkıntı, zorluk veya ne gerek var" diye değerlendirdiğin için!"

Her zaman daha iyisini isteriz; daha iyi bir iş, daha iyi bir yaşam standartı, daha iyi bir araba, daha iyi bir maaş...

Bu  aslında bizim içimizde yatan yaratma, kendimizi geliştirme dürtüsünün bir yansımasıdır. Ama biz bunu bir anda yapmak istediğimizde, olayları bütünsel göremeyip, tek pencereden baktığımızda gelişimin yerini hayal kırıklıkları alır.

Yaşamda karşımıza çıkan "sıkıntı, zorluk ya da ne gerek var" dediğimiz herşey aslında bizi güçlendirebilecek birer fırsattır. Tıpkı Nietzsche'nin dediği gibi; "Beni öldürmeyen herşey beni güçlendirir".

Yaşam düalite üzerine kuruludur; iyinin olduğu yerde kötü , zevkin olduğu yerde acı da vardır. Gündüz devrini geceye, ışık yerini karanlığa bırakır. Ve her biri varlığı ile bir diğerinin anlamını güçlendirir. Yaşamdaki yerleri ise en ideal olan ve bu güçlenmeyi sağlayacak konumdadır.

Ve önemli olan bu muhteşem dengeyi her hali ile kabul edebilmek ve ona göre kendi dengemizi kurabilmek ve koruyabilmektir.

Gelin şimdi bir daha düşünelim sadece yağmur ve güneş bizi hayata karşı hazır ve güçlü kılabilecek mi?

Önerilen Popüler Yazılar