30 Ocak 2021 Cumartesi

Türkiye Yeniden Güçlü Bir Tarım Ülkesi Olabilir Mi?

Türkiye “tarımda kendi kendine yeten 7 ülkeden” biriyken; tahıl, bakliyat ve et ithal eder hale geldi. ABD’nin ardından dünyanın en büyük ikinci gıda ihracatçısı konumundaki ve sadece Konya büyüklüğündeki Hollanda ise gıda ihracatından yılda 95 milyar euro kazanıyor.

Tarımsal üretim ve tarıma dayalı sanayinin Gayri Safi Milli Hâsıla’daki (GSMH), ekonomik büyümedeki ve istihdamdaki rolü her geçen yıl daha da artıyor. Ancak Türkiye’deki değişimler bu yadsınamaz gerçeğin tersine ilerliyor. Bir zamanlar “tarımda kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olan” Türkiye artık tahıl, bakliyat, et ve hatta saman ithal ediyor. Ekim alanları giderek azalıyor, yerli tohum bitmek üzere ve ziraat şartları zorlaşıyor.

Türkiye’deki tarım ve hayvancılık sektörü, üretim kapasitesi ve iş gücü anlamında her geçen yıl küçülmeye devam ediyor. Bunu sadece “tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişle” açıklamak gerçeği yansıtmıyor. Tarıma dayalı sanayi fırsatının iyi değerlendirilemediği ortada. “Tarım ve hayvancılığın artık eskisi gibi yapılamamsıyla kırsal kesimden sanayileşen kentlere göçün artması” bir sonuç. Soruna çözüm bulabilmek için öncelikle buna yol açan sebepleri ortaya koymak gerekiyor.

GİRDİ MALİYETLERİ KARŞILAMIYOR
Tarım ve hayvancılıkta oluşan daralmanın birincil sebebi, “üretim girdilerindeki maliyetin çiftçilerin karşılayamayacağı boyutlara” varması. Mazot, gübre, tohum, sulama ve hasat fiyatları ile işçilik ücretleri neredeyse satıştan elde edilecek gelirle kafa kafaya geliyor. Haliyle üretici tarlasını ve çiftliğini terk ediyor. Zaten çoğu, yüklü miktardaki kredi borçlarını ödeyememe durumuyla karşı karşıya.

ÖRGÜTLENME, RİSKİ MİNİMUMA İNDİRİYOR
Peki, Türkiye geçmişteki gibi yeniden güçlü bir tarım ülkesi olamaz mı? Bunun pratiğe dönüşmesi için neler yapılmalı? En etkin çözüm yolu kooperatifleşme. Bu sayede hem üretim girdilerinin uygun fiyat ve ödeme koşullarıyla temini; hem de ürünün hak ettiği ederde pazarlanması mümkün olabiliyor. Çiftçinin örgütlenmesi, risklerin minimuma inmesine imkan tanıyor. Tarım ve hayvancılıktaki kooperatifleşme modelleri Avrupa ülkelerinde başarıyla uygulanıyor. Küresel bazda tarım ürünlerinin yaklaşık yüzde 50’si kooperatifler aracılığı ile pazarlanıyor. Kooperatifçilik, ürünlerin kalitesi ve güvenirliği konusundaki rolüyle de her geçen yıl güç kazanıyor.

TARIMDA HOLLANDA ÖRNEĞİ
Tarımsal üretim modellerinde ve kooperatifleşmede önümüzde duran en iyi örneklerden biri Hollanda. ABD’nin ardından dünyanın en büyük ikinci gıda ihracatçısı olan Hollanda’nın yıllık gıda ürünü satışı 93 milyar dolar. Konya büyüklüğündeki ve topraklarının yarısını denizden kazanan Hollanda’daki tarım sektöründe kooperatiflerin payı yüzde 70. Bu oranın Avrupa Birliği (AB) ülkelerindeki ortalaması yüzde 40. Hollanda’da süt ve süt ürünleri, şeker, patates, hayvan yemi, meyve-sebze ve çiçek gibi temel tarımsal üretimde kooperatifler hâkim. Bu ülkedeki 73 tarım kooperatifinin toplam cirosu, hemen hemen AB’nin tarım ülkeleri arasında yer alan İtalya’daki 5.834 kooperatifin cirosuna eşit.

Dünya geneline bakıldığında kooperatifleşmenin en fazla tarımda hayat bulduğu görülüyor. 2015 verileriyle, AB’deki 13 milyon çiftçinin 6,2 milyonu, 22 bin tarım kooperatifi çatısı adlında faaliyet gösteriyor. Avrupa’daki tarım kooperatifleri 350 milyar Euro ciroya sahip ve 660 bin kişiye istihdam sağlıyor.

TEMEL BAŞARI FAKTÖRLERİ
Wageningen Üniversitesi öğretim üyesi ve tarım ekonomisi uzmanı Jos Bijman, 2016 tarihli ve “Hollanda’da Tarım Kooperatifleri: Temel Başarı Faktörleri” başlıklı sempozyum bildirisinde, bu ülkede söz konusu sektörde elde edilen başarıyı şu beş faktöre bağlıyor:

1- Kolaylaştırıcı kooperatif mevzuatı,
2- Etkin yönetim,
3- Homojen ortaklık yapısı,
4- Federatif kooperatif yapılarının rolü ve
5- Kooperatiflerin gıda kendilerini konumlandırma biçimleri.

Bijman’ın da altını çizdiği üzere, Hollanda’daki çiftçiler, resmi işbirliği organizasyonu gerektiğinde yasal iş formlarından “yani kooperatif, birlik, vakıf, anonim şirket, kamu şirketi ya da diğer ortaklardan” herhangi birini tercih edebiliyor. Hollanda yasalarındaki zorlayıcı kurallar, AB ülkelerindeki mevzuata nazaran daha az. Ayrıca tüzüklerin tasarlanmasında kooperatiflere önemli ölçüde esneklik imkanı tanınıyor.

Özgür davranabilen Hollanda’daki tarım kooperatiflerinin iç yönetişim yapıları esnek ve son derece yeniliklere açık. Bu özellikleri ve yasaların sunduğu kolaylıklar sayesinde “ortak bağlılık, ortakların kontrolü, yönetsel girişimciliğin güçlendirmesi ve finansal zorunluluklarla başa çıkmada” kendilerine en uygun yolu bulabilmekteler.

KOOPERATİFLERDE ŞİRKET MODELİ
Hollanda tarım kooperatifleri, 100 yıldan fazladır birçok ülkede yaygın olan geleneksel modelin yanı sıra, iki yeni kurumsal modeli kullanmakta. Bunlardan biri yönetim, diğeriyse şirket modeli. Yönetim modelinde, kooperatifin yönetim kurulu aynı zamanda kooperatif firmasını da idare ediyor. Bu modelde, “kooperatifin stratejileri ve politikalarına ilişkin kararlar” ile “uygulama süreci” ayrımı yok.

Yönetim Kurulu tamamen profesyonel olarak çalışmaktadır ve denetim kuruluysa kooperatifle birlikte şirketi de denetiminde tutmaktadır. Ortaklık modelinde ise kooperatif yönetim kurulu, bağlı firmanın denetim kurulu fonksiyonundadır. Kooperatif ve şirket arasındaki yasal ayrım; kooperatifin, firmanın yüzde 100 hissedarı yapılmasıyla sağlanmıştır. Bu yapıda yönetim, diğerine kıyasla daha özerktir.

ÜYELERİN HOMOJENLİĞİ MALİYETİ DÜŞÜRÜYOR
Ortakların çıkarları; büyük tarım kooperatiflerinde, özellikle de pazarlama odaklılarda farklılaşabiliyor. Firmanın uluslararası konuma ilerlemesi ve büyümesi ortaklar arasında çıkar farklılığıyla sonuçlanabiliyor. Uzmanlaştıkça, çiftçilerin kişisel stratejileri çeşitlenebiliyor. Oluşan bu farklılıklar bağlı olunan kooperatiflerde bazı zorluklara sebep oluyor. Örneğin karar süreci bundan negatif etkilenebiliyor. Ortak firmalar ile kooperatif firmasının koordinasyonu güçleşebiliyor. Ortakların kooperatife aidiyetleri ve sermaye aktarma arzuları törpülenebiliyor. Araştırmalarla ortaya konuldu ki, üye homojenliği katsayısı yüksek kooperatiflerde maliyetler daha düşük.

FEDERASYONLAR ZAMANLA DAĞILDI, ÇÜNKÜ!
Hollanda’daki süreç irdelendiğinde; tarım kooperatiflerinin ekonomik anlamda rantabl olmak için önceleri federasyon çatısında birleştikleri; fakat belirli büyüklüğe ulaşmasının ardından pek çok federasyonun birincil kooperatife dönüştüğü ya da dağıldığı görülüyor. Federasyon türü kooperatif birlikleri, üyelerinin ortak çıkarlarını gözetmek ve pratiğe geçirmek için tesis ediliyor.

Bunu yaparken de özerkliklerden taviz verilmemesi teminat altına alınıyor. Birlik üyeleri ekonomik çıkarları gereği, mümkün olduğunca bağımsızlıklarını korumak isterler. Kooperatif federasyonları oluşumunun birincil hedefi pazarlık gücünü artırmaktır. Ortamda buna gerek duyulmuyorsa merkezi örgütlenme anlamsızlaşmaktadır. Ekonomik fırsatlardan yararlanma düşüncesi federasyon çatısını cazip kılmaktadır.

KOOPERATİFLER MARKALAŞMAYA KEŞFETTİ
Hollanda’daki gıda zincirlerine mal üreten çiftçi kooperatifleri başlarda tüketicilerden oldukça uzaktı. 1990’lardan itibaren bakış açısı dolayısıyla tablo değişti. Uluslararası gıda şirketlerinin stratejileri bire bir kopyalandı ve markalı ürünler pazarlama çabası öne çıktı. Dünya çapında bilinirliği olan güçlü markalar geliştirildi.

750 BİN KOOPERATİFİN YÜZDE 28’İ TARIM VE HAYVANCILIKTA
Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre dünya genelindeki kooperatif sayısı yaklaşık 750.000. Bunların yüzde 28’i tarım ve hayvancılık alanında faaliyet gösteriyor. Türkiye’de de Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı olarak çalışmalarını sürdüren çok sayıda kooperatif var. Almanya, Hollanda, Polonya, Avusturya, Danimarka, Kanada gibi ülkelerde tarım ve besicilik kooperatifleri başarılı icraatlarıyla öne çıkıyor. Hollanda, tarım kooperatifçiliğinde çıtayı en yükseğe yükselten ülkelerden biri.

İzmir’deki Tire Süt Kooperatifi gibi organizasyonlar da Türkiye için örnek bir model niteliğinde. Buralarda kamu kaynaklarının nasıl üretici lehine kullanılabileceği gözler önüne seriliyor. Tire Süt Kooperatifi, İzmir Büyükşehir Belediyesi ile birlikte çok sayıda ortak projeye imza atıyor. BM tarafından “dünyanın en iyi kırsal kalkınma modeli” seçilmesi yakalanan başarının tescili anlamına geliyor.

KOOPERATİFÇİLİĞİN GELİŞİMİ İÇİN NELER YAPILMALI?
-Kooperatif modelinin teşvik edilmesi adına, bu mekanizmayla ürünlerini pazarlayan üreticilere doğrudan satış yapanlardan daha fazla destek primi verilebilir.
-Hem üreticileri hem de kooperatifleri destekleme ve denetleme mekanizmaları oluşturulabilir.
-Destek primleri, üretimin planlı bir şekilde yürütülmesi için önceden bildirilebilir.
-İthalat; hem tarımda hem de hayvancılıkta üretime olumsuz yönde etki ediyor. Bunu engellemek amacıyla ülkede üretilebilen ürünlerin ithaline kısıtlama ve sıkı denetim getirilebilir.

Türkiye’nin coğrafi yapısı zengin ve verimli bir tarımsal üretim için büyük avantajlar sunarken jeopolitik konumu da dünya tarımı için önemli bir köprü işlevi görmektedir. Tarımsal üretim değeriyle dünyada ilk on ülke arasındaki konumuyla Türkiye’nin daha iyi durumlara gelmesi için tarımsal ihracat noktasında ciddi adımlar atması gerekmektedir. Bugünün dünyasında artan nüfus ve şehirleşmeyle paralel bir şekilde tarımsal üretim büyümekte ve talep artışı yaşanmaktadır.

Türkiye tarım sektörüne daha stratejik nitelikte hedefler düşünmeli ve tarımı ithalata karşı koruyabilmek amacıyla küresel şirketlerle rekabet edebilecek seviyede yerli üretimini güçlendirmelidir. Bu atılım hamlesiyle hem stratejik üretim hem de ürün çeşitlendirilmesinde yönlendirici bir devlet politikası ön plana çıkarılmalıdır. Türkiye mukayeseli üstünlükler açısından tarım sektöründe avantajlı bir konumdadır. Eğer üreticiyi destekleyecek ve ürünlerin verimliliğini artıracak doğru politikaları hayata geçirebilirse hem tarımsal ihracatın katma değerini arttıracak hem de ithalata olan girdi bağımlılığını da minimize edebilecektir.

Özetle;

Ülke nüfusunun beslenmesini sağlaması, milli gelire ve istihdama katkı sağlaması, sanayi sektörünün hammadde ihtiyacını karşılaması, sanayiye sermaye aktarması, ihracata doğrudan ve dolaylı katkıda bulunması ve bu gibi nedenlerden dolayı, tarım ekonomimizde vazgeçilmez bir sektördür. Yaşamımızda tarım olmazsa, insanlık aç kalır. Tarımsal üretim insanlar için en birincil ve acil ihtiyaç.Bir ülkenin ayakta durabilmesi için tarımda kendine yeterliliği olması gerekir ki ayakta durabilsin. Tarım olmazsa ekonomi olmaz, tarım olmazsa sanayi olmaz,tarım olmazsa yaşam olmaz.

Önerilen Popüler Yazılar