18 Kasım 2023 Cumartesi

Türkiye'nin Ulusal Gücü

Bir ülkenin ulusal gücünü etkileyen en önemli unsurlardan birisi nüfusu. Türkiye’nin dünyadaki 233 devlet arasında nüfus sıralamasında 17. sırada geldiğini görüyoruz. Türkiye, Rusya hariç Avrupa’da nüfusu en büyük devlet olma özelliğini kazandı. 2050 yılında 95 milyon nüfusla dünyada 19. Sırada gelecek.

Bu artışın, siyasi gelişmelere bağlı olarak bunun çok önemli sonuçlar doğurması bekleniyor. Avrupa Parlamentosunda büyük ağırlık kazanacak. En yüksek ağırlıklı oya sahip ülke olacak.

Toprak büyüklüğüne bakıldığında, Türkiye, Rusya hariç Avrupa’nın en büyük yüzölçümüne sahip ülkesidir. Bu alanda, dünyada 36. sırada yer alıyor. Hem toprakları Türkiye’den büyük hem de nüfusu Türkiye’den fazla olan ülkelerin sayısı 10’dan ibaret.

Toprakları Türkiye’den küçük, fakat nüfusu Türkiye’den fazla olan sadece 4 ülke var. Türkiye askeri açıdan NATO’nun 2., dünyanın 9. en büyük ülkesi.

Türkiye’nin başka özellikleri de var. Türkiye hem NATO’ya hem de İslam Konferansına üye tek ülke. Ortadoğu ülkeleriyle sınırdaş olan tek Avrupa ülkesi. Halkı Müslüman olan ülkelerden laikliği anayasasının değiştirilemez maddesi haline getirmiş tek ülke.

Böyle bir ülke bir de stratejik açıdan dünyanın en önemli bölgelerinden birinde bulunuyorsa, o ülkenin üzerinde tarih boyunca büyük devletlerin hevesleri ve beklentileri bulunması şaşırtıcı olmamalı. Bugün yaşadığımız sorunların arkasında iç sorunlarımızın yanı sıra bu büyük devletlerin etkilerinin, zorlamalarının, yapmaya çalıştıkları baskıların da rolü olduğu inkar edilemez.

SANAYİ DEVRİMİ

Madalyonun öbür tarafına gelince Osmanlı devletinin aydınlanma çağını ve sanayi devrimini kaçırması büyük bir kayıp olmuştur. Atatürk diyor ki “İstanbul’un fethini başaran büyük kudret aynı tarihlerde keşfedilen matbaayı bazı tutucu hukukçuların engellemesi nedeniyle 300 yıl boyunca Türkiye’ye getirmeyi başaramamıştır”.

Şimdi de maalesef teknoloji devrimini kaçırmak üzereyiz. Araştırma, innovasyon, yapay zeka, robot, tıbbi keşifler, uzayın keşfi gibi alanlarda Türkiye’nin adı pek geçmiyor. 1930’lu yıllarda başladığımız uçak üretimini uzun yıllar askıya almak zorunda kaldık.

TARIM

23.8 milyon hektar ekilebilir araziye sahip olan Türkiye bazı tarım ürünleri üretiminde ve ihracatında, tarımda kullanılan teknolojilerde 2.2 milyon hektarlık ekilebilir araziye sahip Danimarka’nın ve sadece 908 bin hektarlık ekilebilir araziye sahip Hollanda’nın çok gerisinde kaldı. Hollanda’nın tarım ürünleri ihracatı Türkiye’nin 19 katı.

İNSAN SERMAYESİ

Son yıllarda ön plana çıkan kavramlardan biri insan sermayesi. Bu, genel ve mesleki eğitim gibi alanlarda elde edilen yeteneklerin bireylerin ve toplumun ekonomik değerlerini yükseltmek amacıyla kullanılması anlamına geliyor. Eğitim de insan sermayesine yapılan ve toplumda verimliliği arttıran bir yatırım gibi değerlendiriliyor. Dünya ekonomik forumuna göre, Türkiye ilk 60 ülke arasında bile yer alamıyor. Listede 68. sıradayız.

TEKNOLOJİ DEVRİMİ

Teknoloji devrimini yakalayabilmek için araştırma ve geliştirme harcamalarını en ileri ülkelerin oranına yaklaştırmak gerekiyor. ARGE harcamaları Almanya’da 109, G. Kore’de 91, Brezilya’da 35 milyar dolar. Türkiye’de ise 15 milyardan ibaret. G. Kore’de ARGE harcamalarının GSMH’ye oranı %4,2, Türkiye’de ise %1’den ibaret. Yüksek teknoloji ürünleri ihracatında Türkiye listede 37. sırada.

YABANCI YATIRIMLAR

Ekonomide hızlı gelişmenin anahtarlarından biri de verimlilik. OECD’nin yaptığı bir araştırmaya göre saat başı çalışmanın GSMH’ya etkisi dikkate alınarak yapılan verimlilik sıralamasında Türkiye sadece Polonya ve Meksika’yı geçerek sondan üçüncü sırada yer alıyor.

Eğitimin kalitesi çok önemli. Dünya ekonomik forumunun sıralamasına göre, Türkiye maalesef 99. Sırada.

EKONOMİDE SORUNLAR

Kadınlara oy hakkı verilmesi alanında 1934 yılında bu hakkı tanıyarak dünya ülkeleri arasında 9. sırada. Dünyada 131. sırada gösteriliyor. Parlamentolardaki kadın milletvekillerine göre yapılan sıralamada 133. sıradayız.

Seçilmiş Ülkelerin Sosyal Harcamalarının GSMH içindeki oranı, 2016

Ülkeler GSMH içindeki %

Fransa 31.5

İspanya 25.3

OECD ülkeleri ortalaması 21.0

Polonya 20.2

Türkiye 13.5

YUMUŞAK GÜÇ

Son yıllarda yumuşak güç kavramı ortaya çıktı. Ülkelerin dünyadaki etkinliği, diğer ülkeleri etkileme gücü gibi unsurlar dikkate alınıyor. Göstergeler arasında Hükümetlerin faaliyetleri, kültür, eğitim, uluslararası çalışmalara katılma, üniversitelere kabul edilen yabancı öğrencilerin sayısı, turizm, sanat ve kültür faaliyetleri gibi unsurlar da yer alıyor. 30 ülke sıralanıyor. Bazen İngiltere, bazen ABD, bazen Fransa ilk sırada yer alıyor. Türkiye listede 2015 yılında 28. Sırada, 2016 yılında listede yok, 2017 yılında yeniden listeye bu defa 30. Sırada girmiş.

DEMOKRASİ VE İNSAN HAKLARI

Türkiye demokratik ilkelere dayalı bir Cumhuriyet olarak kurulduğunda Avrupa’da sadece 7 demokrasi vardı. Bugün EIU’in sıralamasına göre devletler 4 kategoriye ayrılıyor. İlk sırada tam demokratik ülkeler var. Bunla 19 ülke. 68 ülkenin yer aldığı arızalı demokrasiler arasında yer alıyor: Türkiye maalesef bu grupta da yok. Demokrasilerle otoriter ülkeler arasındaki karma listede ve 110. Sırada yer alıyor.

ATATÜRK REFORMLARI

Atatürk “Her halde dünyada bir hak vardır. Ve hak kuvvetin üstündedir. Vatandaş ancak mahkeme kararıyla cezalandırılır” demiştir.

Savcılarımızın, kovuşturmak ve açmak zorunda oldukları ceza davaları, mahkeme huzurunda, her türlü delille aydınlatılacaktır. Savcılık, karar değil, dava makamıdır. En güçsüz ve en kimsesizlerin yardımcısı devlet ve onun kamu hukuku temsilcileri olan Cumhuriyet Savcılarıdır.

YABANCI UZMANLARIN RAPORLARI

Yabancı uzmanlardan beklenen neydi? Başbakan İsmet İnönü 8 Kasım 1930 tarihinde Türk Hükümetinin yabancı uzmanlardan beklentilerini şöyle açıklıyordu: “…Hem işinin ehli olmalı hem de kapitalist çevrelerin etkisinden uzak kalabilecek bir şahsiyet sahibi olmalıdır.

Bu raporlarda savunulan ana fikirler, ekonomik hayatta devletçilik yerine özel girişime öncelik verilmesi, pazar ve fiyat mekanizmalarını esas yön verici olarak kabul edilmesi, ağır sanayi alanlarındaki yatırımlardan vaz geçilerek kalkınmaya tarımdan başlanması, karayolları ağı ile ulaşım olanaklarını geliştirilmesi şeklinde özetlenebilir.

Makine sanayinin bu aşamada gereksiz olduğu gerekçesiyle ertelenmesinin önerilmesidir. Raporda savunulan fikirlere göre traktör gibi gerekli olan makine teçhizat Amerika’dan ithal edilmeli.

Thornburg, Türkiye’nin 125 lokomotif imal edecek kapasitede bir lokomotif fabrikası kurmak için istediği kredi konusunda, “Türkler böyle düşündükleri sürece dolarlarımızın ABD’de kalması daha iyi olacaktır” demektedir.

Türkiye’nin ve diğer OECD ülkelerinin kamu yönetiminde reform çalışmaları OECD’nin Focus adlı projesi çerçevesinde bir araya getirildi. Görüleceği gibi her ülke belirli alanlarda önemli bir reform süreci içine girmiş bulunuyor. Önemli olan bu deneyimlerden bütün ülkelerin en geniş ölçüde yararlanması. OECD’nin bu çalışması Türkiye için de önemli bilgiler içeriyor. Türkiye’nin insan kaynakları ve teknolojik altyapısı yukarıda örnekleri verilen reformların büyük bir bölümünün uygulanmasına elverişli.

SONUÇ

Türkiye gibi ülkeler için çağın en ileri devletleri arasında yer alabilmek için çağdaş uygarlığın ortak değerlerini benimsemek şart. Türkiye gibi ülkelerin de Cumhuriyetin kuruluş ilke ve amaçlarından sapmadan kendi toplumsal ve stratejik özelliklerini dikkate alan bir reform çalışması içinde bulunması hiçimse tarafından yadırganmamalı.

Türkiye ve diğer Batı ülkeleri açısından vazgeçilemeyecek diğer bir öncelik de demokrasi içinde yaşamak. Bu Türkiye için sadece bir iç mesele sayılamaz. Demokrasinin dünyaya yayılması Türkiye gibi ülkelerin temel çıkarlarına da uygun. Türkiye demokrasi ithal eden değil demokrasi ihraç eden bir ülke olmalıdır. Demokrasinin henüz gelişmediği ama demokrasiye en çok ihtiyaç duyulan bir bölgede yaşayan Türkiye’nin bu alandaki birikimini başka ülkelerle paylaşması bölge barışına ve istikrarına katkı sağlayacaktır.

Başka ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de demokrasi ve insan hakları alanında eksikler vardır. Bunları değerlendirirken bu eksiklikleri ve yanlış uygulamaları savunmak çağdaş ve demokratik bir yaklaşım sayılamaz. Yabancı ülkeler istediği için değil, Türk halkı hak ettiği için demokrasiyi ve insan haklarını güçlendirmeliyiz.

Önerilen Popüler Yazılar