22 Şubat 2022 Salı

Yaşam Kalitesi için İyi Yönetişim

İnsanları diğer canlılardan ayıran en önemli özellik her zaman daha iyiyi arama güdüsüdür. Gelişmenin temeli, bu daha iyiyi arama dürtüsüdür.

Yaşam kalitesi tanımı ve ölçülmesi güç bir kavram. Çünkü birbirinden farklı birçok boyutu içeriyor ve zaman, mekân ve kişiye göre farklılık gösteriyor. Bu nedenle, yaşam kalitesini “insanların birey ve topluluk olarak özlemlerini gerçekleştirebilmeleri” olarak tanımlamak bu kavramın dinamikliğini, göreceliliğini ve öznelliğini de içinde barındırıyor. Kalite herhangi bir standardı yakalamanın ötesini içerir.

Kalite, beklentileri aşmaktır.

Beklentiler sürekli arttığı için kalite de sürekli gelişme gerektirir. Bu nedenle yaşamda kaliteyi yakalama çabası, insanın her zaman daha iyiyi arama güdüsünü karşılama çabasıdır.

Peki, insan yaşamda neleri arar? İşte bu sorunun cevabı binlerce yıldır, filozofları, bilim adamlarını, devlet adamlarını uğraştıran, her insanın kendisine zaman zaman sorduğu, ancak tek bir cevabı olmayan bir soru. Hatta farklı dini inançların bile ‘Nirvana’ için farklı tanımları var. Zaten yaşamı tanımlayan da bir çok boyut var: insanın yemek, su, barınma, uyku gibi biyolojik ve fizyolojik ihtiyaçlarının karşılanması, güvenlik, tehlikelerden korunma ihtiyaçlarının karşılanması, bir gruba ait olma, aile, ilişki kurabilme, sevgi görme ihtiyaçlarının karşılanması, bağımsız davranabilme, toplumda saygın bir konum elde edebilme, başarılı olabilme ihtiyaçlarının karşılanması, bilgi ve deneyimini geliştirme, yaşamda anlam bulabilme gibi zihinsel ihtiyaçlarının karşılanması, güzellik, sanatsal zenginlik gibi estetik ihtiyaçlarının karşılanması, kendini geliştirme, farklı deneyimler edinebilme gibi güdülerinin karşılanması, başkalarının kendilerini geliştirebilmelerine yardımcı olabilme güdülerinin karşılanması gibi.

Yaşam kalitesini ölçmeye çalışan uluslararası kuruluşlar temel boyutları; uzun ve sağlıklı ömür, bilgi ve eğitim düzeyi ve kişi başına gelir düzeyi olarak belirliyorlar. Ancak, bir toplumdaki yaşam kalitesinden bahsedilirken sadece yaşam süresinin uzunluğu veya gelir düzeyinin yüksekliği değil, tüm bu boyutlardaki çeşitliliğin ve elde edilen düzeyin de ifade edilmesi gerekiyor. Üstelik, bir toplumdan bahsederken sadece en iyilerin ulaştıkları seviyeyi değil, aynı zamanda ortalama insanın ulaştığı seviyeyi ve en mahrum konumda olanların durumlarını da değerlendirmek gerekiyor.

Ayrıca, bu boyutlara önemli birkaç kavramın daha dahil edilmesi gerekir. Örneğin, yaşam kalitesinin önemli bir boyutu da güvenliktir. Güvenlik kavramını sadece ulusal güvenlik veya asayişi korumak olarak değil, aynı zamanda insanların incinme, kaza, afet, açlık, işsizlik, hastalık ve şiddetten korunması olarak da değerlendirmek gerekir. Nitekim, ulusal tehditler açısından çok güvenli bir ülkede pek çok güvensiz insan bulunabilir. Bu nedenle, yaşam kalitesinin önemli bir boyutu da yaşam güvenliğini içeren yeni ve genişletilmiş bir güvenlik ortamı oluşturulmasıdır.

Yaşam kalitesini belirleyen önemli boyutlardan birisi de adil bir ortamda yaşayabilmektir. Adalet, insanın en köklü ihtiyaçlarından biridir. Haksızlığa uğradığımız duygusuna bir kere kapıldık mı, yaşamımıza kalite katan hiçbir şey zevk vermez olur. Adalet her bireyin, toplumun ve devletin saygı göstermesi gereken bir ilkedir. Adalet yalnızca eşit haklar veya yasaların herkese aynı şekilde uygulanması değildir, aynı zamanda gerçek fırsat eşitliği demektir.

Yaşam kalitesini belirleyen boyutlardan birisi de insan haklarına saygıdır.

Geleneksel olarak insan hakları, hiç kimsenin cins, renk, ırk, dil, din, sosyal sınıf ya da politik inançlarından ötürü ayrımcılığa uğramaması temel ilkesine dayanır. Demokrasi de genel olarak oy verme hakkı, düşüncesini ifade etme özgürlüğü ve benzeri haklarla tanımlanır. Oysa artık insan hakları da demokrasi de bunların ötesine geçiyor. Artık esas olan, insanların geleceklerini biçimlendirmede söz sahibi olmasıdır, kendilerini ilgilendiren konularda karar alma süreçlerine katılabilmesidir. Modern çağın insan hakları ve demokrasi kavramları bu katılımcılık anlayışını da gerektiriyor.

Özetle, yaşam kalitemizi geliştirmek istiyorsak kurumlara duyulan güveni artırmak üzere Tutarlılık, Sorumluluk, Hesap Verebilirlik, Adillik, Şeffaflık, Etkililik ve Katılımcılık ilkelerini hayata geçirmeyi her alanda, her fırsatta, her platformda toplumsal öncülük yapmalıyız.

Önerilen Popüler Yazılar