21 Ekim 2015 Çarşamba

Merak, tüm canlıları hareket ettiren dinamo ve itme gücüdür

Genellikle kendimizi günlük yaşamın karmaşasına öyle kaptırıyoruz ki, yaşamın içinde bizimle olan ama arkasında binbir hikaye taşıyan birçok şeyi fark bile etmiyoruz daha doğrusu merak etmediğimiz için fark etmiyoruz. Halbuki bakın araştırmacı, yazar John M. Browns merak için ne diyor: “Tanrı beni,merakımın kireçlenmesinden korusun, çünkü büyük şeyler kadar küçük şeyler hakkında da bir şeyler öğrenme arzusu uyandıran o merak, tüm canlıları hareket ettiren dinamo ve itme gücüdür.”

Merak ettiğinizde öyle şeyler bulursunuz ki hayatınızda, yolculuğu asırlar öncesine uzanan,içinde hoş hikayeler barındıran, sizi kah tarihin derinliklerine, kah insanın kendi hikayesine taşıyan, size sizle buluşturan… Ve o hikayeler öyle kapılar aralar ki yolculuğunuzda, daha önce fark edemediğiniz birçok şeyi fark etmeye,hayatınızın daha renklendiğini, çeşitlendiğini görmeye başlarsınız her bir hikaye ile...

Meraklandınız mı? İşte bu hikayelerden bir tanesi;

Acılı hikayeleri dinlerken veya övünme içeren sözler söylendikten sonra yaptığımız bir şeydir tahtaya vurmak. Peki neden tahtaya vururuz?

Korunmaya yönelik bir batıl inanç olan tahtaya vurma adeti tıpkı diğer batıl inançlar gibi nesilden nesile süregelmiş. Tarihçesi ise çooooook çok eskilere, Colombus öncesi Kuzey Amerika'ya kadar uzanıyor. O dönemde ağaca saygı duyan orman yerlilerine göre ağaçlar hayatlarını düzenleyen gök tanrılarının yeryüzünde yaşadığı evleridir. Bu kültürde birisi savaşta başarılı olacağı ya da iyi hasat elde edeceği konusunda övünürse Tanrıların buna kızacağı düşünülürmüş. Çünkü olacakları Tanrılardan başka kimse bilmediğine inanırlarmış. Ağaca vuran kişinin övünmesinden dolayı kızdırdığı tanrıyı yatıştırabileceği ve övünmenin etkisini tersine çevirebildiğini düşünürlermiş.  Bir pagan inancından kaynaklanan tahtaya vurma alışkanlığı yalnızca övünmenin kötü etkilerini ortadan kaldırmanın bir yolu olarak değil,aynı zamanda tanıklık edilen bir talihsizliğin gerçekleşmemesini garantilemenin bir yolu olarak da görülür. Yani “bugün başkasına olan, yarın benim başıma gelmesin” düşüncesi ile bir koruma, bir tedbirdir adeta. Bu tarz batıl inançlar insana belki biraz güven verebilir ama siz şayet emniyet kemerinizi takmamışsanız veya çok süratli ve tehlikeli araba kullanıyorsanız, evinizde kullandığınız elektrik prizi yerinden oynamış ve her kullandığınızda sigorta atıyor, sizi çarpıyorsa bir tahtaya 3 kez vurmak size ne kadar yardımcı olabilir ki?

Gelenekler, inançlar, örf ve adetler yaşamalı veya yaşatılmalı ama kendimizi hayatın akışındaki iniş çıkışlarına karşı ancak bilgiile koruyabilir, güçlendirebiliriz.  Tıpkı İngiliz yazar, kişisel gelişim uzmanı Alexander Everett’in dediği gibi; “Bilgi bir ışık gibidir. Karanlıktaki tüm yollarınızı aydınlatır. Bilginin değerini bilin; Onu kullanırsanız daha parlak olur,kullanmazsanız söner...”

Önerilen Popüler Yazılar