31 Mart 2020 Salı

5G Teknolojisi Endüstriyi Nasıl Değiştirecek?

Beşinci nesil mobil iletişimin hayatımızda ciddi bir değişimi tetikleyeceği muhakkak. İlk akla gelen tabii akıllı cihazlarımızdaki mobil iletişim hızının artması; fakat bu, 5G’nin sadece küçük bir parçası. Şirketler makineleri arasında çok daha kusursuz ve kesintisiz bağlantı kurabilecek; üretim tesislerini ve şirket içi lojistik operasyonlarını eskisine göre çok daha verimli, çok daha özerk ve çok daha esnek hale getirebilecek.

5G nedir, hayatımızı nasıl etkiler konusuna gelmeden önce geniş bant kavramı ya da yüksek hızlı ağlara değinmek istiyorum. İnsanlık, inşa ettiği ortak medeniyetin ilk adımlarında bile farklı coğrafyaları ve toplulukları bir araya getirmek için yollar yapmaya, köprüler inşa etmeye büyük öncelik ve önem verdi. Bu sayede iletişimi sağlayabildi, ticareti güçlendirdi ve insanları, olayları ve fikirleri birbirine yaklaştırdı, bağladı. 5G ile yeniden gündemimize giren yüksek hız ve ağ bağlanabilirliği konularına da bu çerçeveden bakmanın önemli olduğunu düşünüyorum.

Endüstriyel nesnelerin internetinin tüm performansını ortaya koyabilmesi için, 5G teknolojisi olmazsa olmaz teknolojilerin başında geliyor. 2020 yılı ise 5G için oldukça kritik çünkü 5G teknolojisi ticari olarak yaygınlaşmaya başlayacak. Hayatımızda yaklaşık 30 yıldır yer alan mobil iletişim teknolojisinin kilometre taşlarından olacak olan 5G teknolojisinin endüstriye neler getireceğini bu yazımızda inceliyoruz.
5G, 4G’ye oranla 100 kat daha fazla hızı ve kilometre başına 10 milyon cihaza bağlantı sağlayan geniş kapasitesiyle Endüstriyel iletişimde de bir dönüm noktası olması bekleniyor.
Mobil haberleşme teknolojisi, 4G ile birlikte oldukça hızlansada bu hız hala birçok endüstriyel uygulama için yavaş. Öncelikle hücresel ağlar gelişmiş uygulamaların ihtiyaç duyduğu gecikme olmadan bağlantı türünü sağlayamaz. Buna kısaca Latency (gecikme) denir. Bu gecikme evinizin aydınlatmasını veya iklimlendirmesi akıllı telefondan kontrol ettiğiniz bir uygulama için önemli değildir, ancak üretim gibi yoğun makine ve veri kullanımının olduğu bir uygulamada bu gecikme hayati öneme sahiptir. Bugünse 4G teknolojisi Endüstri 4.0 ile birlikte gelen yoğun haberleşme ve veri akışını birçok uygulama için gecikmesiz aktarabilecek düzeyde değil. Latency, 4G uygulamalarında 30 ile 60 milisaniye arası değişirken, 5G teknolojisi için bu süre sadece 4 milisaniye. Bu devrimsel gelişme birçok makine uygulaması için çığır açıcı nitelikte.

Peki 5G Endüstri İçin Neler Sunacak?

-Hassas konumlandırmanın yanında yüksek veri akışı ve haberleşme gerektiren uygulamalar 5G teknolojisi ile daha da yaygınlaşacak. Kablolama teknolojisi yeni bir devrimden geçerken, ağ kullanabilirliği ve gecikme sorunu ortadan kalkacak.

-Makine revizyonları birçok işletme için en ciddi sorunların başında. 5G teknolojisinin Future-Proof özelliği sayesinde haberleşme sistemlerindeki revizyonlar çok hızlı bi şekilde gerçekleşecek.

-Haberleşme sistemlerindeki kablolama işlemleri birçok mühendis için karmaşıktır. Hangi kablonun hangi hatta veri veya haberleşme sağladığını takip etmek zor olabilir. Mobil teknoloji 5G sizi kablo derdinden kurtaracak.

-Siber-fiziksel üretime dayalı sanal ve gerçek dünyaların birleşmesini sağlayan CPS sistemleri tedarik zincirlerinde önemli rol üstlenmeye başlayacak.

-5G’nin yaygınlaşıp uluslararası bir norm haline geldiğinde, uydu, televizyon, kablosuz ağ gibi özellikler kesintisiz ve gecikmesiz olarak yaygınlaşmaya başlayacak bu da fabrikalardaki haberleşme teknolojilerini bir üst seviyeye taşıyacaktır.

5G’yi kamu binalarından apartmanlara, plazalardan yerel yönetim dairelerine, otomatik raf sistemlerinden robotlara, vs. hayatımızdaki her türlü kamusal / özel alanı ve üretim sahalarını birleştiren global bir kablosuz şebeke olarak düşünebiliriz. Bugün üretim tesislerindeki çoğu makine ve cihaz hala kablolarla birbirine bağlı. Ancak, 2020 yılından itibaren devreye girecek olan yeni 5G iletişim standardı sayesinde, bu durum yakın gelecekte kesinlikle değişecek. Başlangıçta saniyede bir ile 5 gigabit arasında bir veri hızı olacak ve sonradan saniyede 20 gigabite kadar çıkacak; ki bu da kendisinden önceki LTE’den on ila 20 kat daha fazla hıza ulaşmasını sağlayacak olan çok önemli bir atılım.

Tabii 5G bize iletişimi hızlandırmanın yanında iş geliştirme ve ticaret alanında fırsatlar sunarken, beraberinde tıpkı yol ve köprülerde olduğu gibi güvenlik konusunda bir riski de beraberinde getiriyor. Bu aşamada da siber güvenlik gündemimize geliyor. Yaratılan ekonomik trafiği güvende tutabilmek için yeni yaklaşımlar ortaya koymamız lazım. Siber güvenlik, artık sadece donanım ve yazılım meselesi olmaktan çıktı. Son dönemdeki siber saldırıları düşündüğümüzde insan odaklı bir yaklaşımı benimsemek, bunu kurum kültürüne yansıtmak, yaşanabilecek olumsuzlukları önlemek için büyük önem taşıyor.

Ben internetin bilginin özgürce akışı açısından harika bir yapı olduğuna inananlardanım. Ancak içeriğin değerine odaklanırken verilerin kıymetini atlamamalıyız. Bazen bu değeri pas geçebiliyoruz. Araştırma şirketi BARC’a göre, Büyük Veri’den faydalanan kurumların gelirleri yüzde 8 ile 10 arası artış gösterirken, toplam maliyetleri yüzde 10 düşüyor. Veri işlerinin yaratacağı ek istihdamı bir kenara koysak bile, çalışanların zaman kazançları iş dünyasının ana fonksiyonlarına odaklanmasına, daha yaratıcı sonuçlar üretmelerine yarayacak. Bu anlamda 5G, her sektör için kıymetli fırsatlar sunuyor.

Odağımızda ne olursa olsun, asıl hedefimiz her zaman yeniyi aramak, yeniliği araştırmak olmalı. 5G de “yeni” olanı arayışta ve ortaya koymada bize muazzam katkılar sunacak. O nedenle, 5G ile doğacak imkânlardan ne şekilde faydalanabiliriz, yeni dünyaya nasıl adapte oluruz konularını düşünmek için harekete geçmeli ve yanı başımızdaki bu gelişme için son hazırlıklarımızı şimdiden yapmalıyız.

Günümüzün dünyası ülkeler arasındaki karşılıklı ekonomik bağımlılık üzerinden şekilleniyor ve böyle bir yapı içerisinde nasıl ticaret savaşları her iki tarafa da zarar veriyorsa, teknoloji savaşları da küresel ekonomiye zarar verme potansiyelini barındırıyor. ABD ve müttefikleri, 5G yarışında Çin’i dışarıda tutmaya devam ederlerse konu çift kutuplu bir “teknolojik soğuk savaşa” dönüşecek: bir tarafta 5G’de halihazırda öncü durumda olan ve ticari uygulamasına 2020’de başlayacak olan Çin ve bu teknolojiye daha rahat, daha çabuk ve daha ucuza erişmek istediği için Çin’in yanında yer alacak olan ülkeler, diğer tarafta ise şu aşamada halen Çin yapımı ekipman olmadan nasıl bir 5G ağı kuracağını ortaya koyamamış olan ve ticari uygulamaya 2025’ten önce başlaması mümkün görülmeyen ABD ve müttefikleri.

Bu şüphesiz ki üçüncü ülkeleri de zorlayacak bir durum. Avrupa Birliği her ne kadar Çinli firmaları 5G’ye dahil etmeyeceğine işaret etse de son altı yıl içerisinde toplam piyasa değerleri yarı yarıya azalmış olan Avrupa’nın telekomünikasyon şirketleri, 5G’ye daha düşük maliyetle ve daha hızlı geçmeye ihtiyaç duyuyorlar. Huawei’nin Türkiye, ABD, İngiltere ve bazı Avrupa ülkeleri de dahil olmak üzere 21 ülkede Ar-Ge merkezi var ve bu merkezler yerel üretime ve bilgi birikimine katkıda bulunuyor. Birçok ülke için 5G’de gelinen nokta, ABD ile Çin arasında bir tercih yapılması anlamına gelecek ki, bu da kimse tarafından istenen bir durum değil. Bununla birlikte bu durum karşısında bazı üçüncü ülke firmaları kendi aralarında iş birliğine gitmeye başladılar. 5G baz istasyonları kurulmasında iş birliği yapan Koreli Samsung ile Japon NEC ve 5G hizmetleri alanında ortaklık kuran İsveçli Ericsson ile Japon Fujitsu bu durumun göze çarpan örnekleri.

5G teknolojisi küresel ekonomi açısından bir çığır açma iddiasını taşısa da şu anda ABD ile Çin arasındaki jeopolitik mücadelenin yeni bir alanı haline gelmiş durumda. Kapsayıcı iş birliği yerine dışlayıcı rekabete gidilmesi, 5G teknolojilerinin gelişimine, dünya çapında yayılmasına ve belki de hepsinden önemlisi bu altyapı üzerinden geliştirilecek ve günlük hayatımızı doğrudan etkileyecek uygulama, yazılım ve cihazların geliştirilmesine sekte vuracak.

Önerilen Popüler Yazılar