15 Ocak 2022 Cumartesi

Su Yönetiminde Ekolojik ve Dijital Dönüşüm Şart

Su yöneticileri ve su kullanıcıları ve toplum olarak artık suyun önemini anlama döneminden, ortaya çıkan tehditleri önleme dönemine geçmek zorundayız. Bu aşamaya geçmek için nüfus artışı, kirlilik, kırsaldan kentlere göç gibi birçok nedenin yanına uzun dönemdir sonuçlarını yaşadığımız olağanüstü meteorolojik olaylar ve iklim değişikliği de eklendi.

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli BM bünyesinde 1988’de oluşturuldu. 33 yıldır çalışıyor. 6 adet Değerlendirme Raporu yayımladı. Yayımladığı her raporda durumun bir öncekinden daha riskli hale geldiğine dikkat çekti. Son Raporda sera gazı salımının arttığı, küresel bölgesel sıcaklıkların çok hızla yükseldiği, ortalama sıcaklıkta sanayi öncesi döneme göre 1,5 0C artış hedefini tutturmanın artık mümkün olmadığı, belirtiliyor. Ayrıca yağış rejimi ve desenlerinin değişmekte olduğu, kurak dönemlerin sıklaşacağı, olağanüstü meteorolojik olayların artacağı, şiddetli yağışların sıklaşacağı öngörüleri daha net olarak vurgulanıyor.

Sürdürülebilir Su Yönetimi
Sürdürülebilir Su Yönetimi Ekonomik, Ekolojik, Sosyolojik hedefler arasındaki dengeyi dikkate alarak bütünleşik, katılımcı, şeffaf bir şekilde yapılır. Ancak gerek merkezi kurumlardaki gerekse yerel yönetimlerdeki su ve atıksu yönetimi anlayışımız, çoğu zaman ekoloji-ekonomi dengesini sağlamakta zorlanmış ve ekolojiden ödün vermiştir. Bu ödünlerin verilmesine zorunlu olunduğuna yönelik çeşitli nedenler de sıralanabilir. Hatta bunların bazıları anlayışla da karşılanabilir. Ancak doğanın bu tahribatını ve bozulan dengenin önümüze koyduğu faturayı görerek aynı yönetim anlayışını sürdürmek kabul edilemez.

Yeterli ve sürekli olarak temiz suya ulaşım ve sağlıklı bir çevrede yaşamak temel bir canlı hakkıdır. Ancak bunu savunmak yetmez. Uygulayabilmek gerekir ve bunun uygulamada gerçekleşmesi katılımcı, toplumcu-gerçekçi bir politikaya ihtiyaç gösterir. Fakat bunun aksine ekonomik ve politik nedenlerle popülist politikalar uygulanmakta ve doğal hayatın sürdürülebilir olmasının sesi olan sivil toplum kuruluşları genellikle gözardı edilmektedir.

Düşünce Değişikliği Gerekli
Bugün su kaynaklarımızı toplumsal ve ulusal çıkarlarımızı dikkate alarak kullanmak ve yönetmek için kullanıcılar ve yöneticiler olarak bir düşünce değişikliğine ihtiyacımız var. Bu değişikliği yenilikçi tüm gelişmeleri ulusal ve toplumsal çıkarlarımızı önceleyerek gerçekleştirmeli ve suyun sadece temini anlayışından suyun bütünleşik yönetimi anlayışına geçmeliyiz.

Özetle; popülist su temini politikaları yerine, toplumcu gerçekçi ekosistem tabanlı su yönetimi politikalarına geçmemiz lazım. Aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar beklemek hatasını sürdürmemeliyiz. Bunun ulusal, ekonomik, sosyal ve toplumsal bedeli ağır olmaya başlamıştır. Atıksu yönetimi, su yönetiminin vazgeçilmez bir parçasıdır. Su yönetiminin tüm alanları gibi atıksu yönetiminde de paradigma değişikliğine ihtiyacımız var. Burada atıksuyu kısmen arıtıp deşarj etmek yerine tam arıtıp bu suyun geri kazanımına yönelmeliyiz. Artık kirli su, atık su gibi kavramların yerine “arıtılmış çevrimiçi su” gibi kavramları kullanmaya başlamalıyız. Bunu sadece kısıtlı olan su kaynaklarına ilave su kaynakları üretmek için değil aynı zamanda su kalitesi yönetimi kapsamında ekolojik dengeyi bozmamak için yapmalıyız. Ülkemizde arıtılarak geri kazanılan suyu, ya doğrudan endüstri veya tarımda ya da yeraltı suyu veya yüzeysel su rezervuarlarında depolayıp diğer uygun alanlarda kullanmak için çalışmalarımızı arttırmalıyız.

Nesnelerin interneti (IoT) teknolojisi, izleme, analitik ve otomasyon özellikleri bakımından zengin çözümler geliştirmede öncü olmuştur. Bu yenilikçi özellikler, endüstrinin işletme metodlarını optimize etmesine, genel ekipman verimliliğini artırmasına ve genellikle manuel olarak gerçekleştirilen işlemleri otomatikleştirmesine imkan tanır. Kentsel su yönetiminde kapakların, vanaların, pompaların ve tankların işletmesinin koordine edilmiş gerçek zamanlı kontrol sistemi ile yapılması: (sistemin toplam etkin kapasitesi, altyapıda herhangi bir ilave inşaat yapılmadan veya çok az bir inşaat maliyeti ile, akıllı pompal sistemleri (IoT) kullanılarak arttırılabilir ve optimize edilmiş arıtma sistemleri kullanılarak enerji maliyetleri de azaltılabilir).

Toplam su kullanımımız içindeki oranı az da olsa arıtılmış atıksu kullandığımız alanlar mevcut. Ancak bu kullanımı planlı ve dikkatli bir şekilde arttırmamız gerekiyor. Bu da sadece teknik ve ekonomik imkanlar sorunu olmayıp, su kalitesini korumak anlayışı ile başlayan bir ekoloji tabanlı düşünme kültürü oluşturma konusudur.

Yeraltısularımız Çok Değerli
Yeraltı sularımız en stratejik ve en değerli su kaynaklarımız.. Herkes aynı fikirde ama koruma ve verimli kullanım açısından ilerleme kaydedemiyoruz. Biz sektör temsilcileri olarak, bu konuyu yazdığımız raporlarla sürekli gündemde tutmaya çalışıyoruz. Yeraltı sularımızın %85’i tahsis edilmiş durumdadır. Ancak yeraltı suyu havzalarının kullanım beslenim dengesini koruyamıyoruz. Sadece izliyoruz ve seviyenin düştüğünü açıklıyoruz. Bunun temel nedenleri artan ruhsatsız kuyular ,kontrolsüz aşırı çekimler ve denetim eksikliği olarak sıralanabilir. Burada sanayi tesislerinin su çektiği kuyularında kısmen bir denetim sağlandığını ama tarımsal sulamada bu denetimin sürekli ertelendiğini belirtmemiz gerekiyor.

Yeraltı sularımızın seviyelerinin barajlardaki gibi herkes tarafından görünür olmayışı aşırı kullanımı arttırıyor. Gözden ırak olan su kaynaklarımızın denetimden de uzak olduğu görülüyor. Kentlerimizin içme ve kullanma suyunun yaklaşık yarısı, yeraltı suyundan çekiliyor. Geçen sene üç büyük kentimizde içme ve kullanma suyu barajlarında düşen su seviyeleri büyük endişe yaratmış, yakın takip altına alınmış ve TV ekranlarında her gün altyazı ile bilgilendirme yapılmıştı. Ancak aynı dönemde beslenemeyen yeraltı suyu havzalarındaki düşüşten hiç haberimiz olmadı. Hiçbir TV kanalında bu yeraltısuyu seviye düşüşleri konusunda altyazı da geçmedi. Ama aslında tıpkı barajlarımızdaki gibi Türkiye’nin kentsel nüfusunun yarısının su ihtiyaçlarını karşılamak için kullandığımız yeraltı suyu rezervlerimizin seviyelerinin de düştüğünü söyleyebiliriz.

Türkiye’nin su yönetiminin en acil konusu sadece yasaklayıcı tedbirlerle değil ama, havza ölçeğinde bütüncül ve katılımcı bir yönetim anlayışıyla acil önlem alınmasıdır. Çünkü geç kalırsak yeraltı sularımızı kalite ve miktar açısından geriye getirmek çok uzun zaman alacak ve bize çok pahalıya mal olacaktır. Burada şimdi ne yapılmalı sorusu akla gelebilir.. Suyun akılcı planlı ve verimli yönetimi konusunda alınması gereken her türlü tedbir en anlaşılır şekilde son 10 yıldır hazırlanan Havza Koruma, Havza Stratejik Planlama, Havza Yönetim, Ulusal Su Planı gibi birçok planda yer almaktadır.. Ancak bu planların artık tozlu raflardan indirilip katılımcı ve şeffaf bir anlayışla uygulamaya geçirilmesi gerekmektedir.

Doğa Temelli Çözümler ve Yeşil Dönüşüm
Önümüzdeki dönemde su yönetiminin dikkate alması gereken en temel kavramlar, doğa temelli çözümler ve artan su, enerji, gıda ve ekoloji ilişkisi olacaktır. Katılımcılık, şeffaflık, bütünleşik yönetim anlayışı gibi temel kavramları artık saymıyorum. Bunları geçmiş olmamız lazım ki ekosistem dengesine verdiğimiz zarar ile doğanın kendisini bizden koruma refleksinin gazabına uğramayalım.

Bunun için su yönetiminde İngilizcede nexus olarak geçen, sektörler ve doğal çevre arasındaki bağlantıyı ve dengeyi gözeten bir anlayışa ihtiyacımız var. Bunu su havzası ölçeğinde bütünleşik bir anlayışla yapabiliriz. Diğer taraftan artık su, enerji, gıda ve ekoloji alanlarının her biri teker teker ulusal güvenlik konusu olarak kabul edilmektedir.

Bu durum ülkelerin bu sektörlerin bağlantıları üzerinden işbirliği arayışları yaratabileceği gibi bu kaynakların güvenlikleştirilmesi sonucunu da doğurabilecektir. Türkiye, bu sonucun kolaylıkla ortaya çıkabileceği bir coğrafya olan Ortadoğu ile sınıraşan sular ilişkisi olan bir ülkedir. Su kaynaklarımızı bölge barışı ve istikrarı için kullanma politikamızı sürdürmek için bölgenin su yönetiminde yenilikçi ve yönlendirici ülkesi olmak gibi yüksek politika hedefleri koymalıyız. Burada da disiplinlerarası bir düşünce tarzını ve su yönetiminin yenilikçi temel kavramlarını dikkate alarak ilerlememiz gerekmektedir.

Dijital Değişime Uyum İçin Hazırlık Yapmalıyız
Dünya’daki dijital dönüşümü, doğa tabanlı su yönetimi anlayışını, yeşil dönüşümü, yeşil mutabakatı, enerji, su, gıda, ekoloji ilişkisini ve bunların uygulanmasının önündeki eşikleri daha çok konuşmalı ve bunlar için gerekli hazırlıkları yapmalıyız.

Öncelikle dijital okur yazarlığımızın arttırılması ve dijital kurumsal altyapımızın oluşturulması lazım. Aynı zamanda birçok kurum ve kuruluştaki gelenekselleşmiş, hantal çalışma anlayışımızın da değişmesine ihtiyacımız var. Artık neyi hangi amaçla yaptığımızı daha iyi düşünmek ve planlamak zorundayız.

Kurumsal kapasitemizle birlikte disiplinlerararası bir düşünce kültürü de geliştirmeliyiz. 21. Yüzyılın hızla değişen dünyasında radikal bir düşünce değişikliğine olan ihtiyacımız her geçen gün artıyor. Arabayı atın önüne bağlayarak ilerlemeyi beklemek bize çok şey kaybettiriyor.

Önerilen Popüler Yazılar