
Her gün aldığımız kararlar ve yaptığımız uygulamalar sadece o günün değil, aynı zamanda geleceğin de belirlenmesine katkıda bulunuyor.
Oysa birçok kişi ve kuruluş günü kurtarmanın peşine düştüğünde geleceği şekillendirebilme fırsatlarını kaçırdığının farkına bile varamıyor. Her gün karşısına çıkan gelecek ile uğraşmak zorunda kalıyor. Özellikle son dönemlerde yaşanan yüksek enflasyon ve yüksek reel faizler, Türkiye’de yatırım açısından görüş alanının önemli ölçüde kısalmasına yol açtı. Sadece fiziksel veya mali yatırımlarımızın değil, aynı zamanda düşünsel boyuttaki bakış açımızın da vadesi kısaldı.
Karşımıza çıkan sorunların çokluğu ve karmaşıklığı, zamanımızı günlük konuların çözümüne odaklamayı zorunlu kılıyor. Oysa, her gün yangın söndürmekle meşgul olan bir toplum, refah düzeyini ve huzuru artırabilmek için, yangınları önlemeye yönelik yaklaşımlar geliştirmek zorunda.
Geleceği şekillendirebilecek yaklaşımlar ise, ister bireysel, ister özel sektör, ister kamu sektörü, ister sivil toplum kuruluşları, isterse insanlık boyutunda olsun ortak değer ve ilkeleri içeriyor. Aslında toplumun farklı katmanlarda değişik rolleri üstlenen kişiler, aynı kişiler. Dolayısıyla, bu bütünsellik aynı zamanda bir tutarlılık oluşturarak farklı rolleri uyum ile yürütebilme yeteneği de sağlıyor.
Bu bütünsel yaklaşım, sahibi biz olalım ya da olmayalım, sonuçta fiilen kullandığımız kaynakları etkin ve etkili olarak kullanmayı ve getirisini paydaşlar arasında adil olarak paylaşmayı sağlayacak bir yönetim anlayışının, yönetim kalitesinin hayata geçirilmesini gerektiriyor.
Bu yaklaşımın temelinde batının analitik bakışı ile doğunun manevi ve bütünsel bakışının kesişmesi, kendi hayatını aşan uzun vadeli bir bakış açısı ve olumlu düşüncenin gücü var; doğu ile batının kesiştiği Anadolu kültürünün hoşgörü geleneği var; değer yaratmanın, “kendin için ne istiyorsan, karşındaki için de onu iste” yaklaşımının ve sorumluluk üstlenmenin getirdiği anlamlı bir yaşamın hazzı var.
Geleceği şekillendirebilmenin ortak ilkeleri şu şekilde özetlenebilir:
Birincisi, geleceği şekillendirmek isteyenler, nasıl bir gelecek istediklerinin hayalini kurmalı, düşünce ve içerik geliştirmelidirler. Sonuçlar ve başarılar problem çözerek değil, geleceğe hazırlıklı olarak ve eldeki kaynakları fırsatlara yönlendirerek sağlanır. “Şans, hazırlıklı olanlara güler”, demişler. Geleceği şekillendirmenin özeti burada yatıyor. Geleceği şekillendirmek demek, gelecekle ilgili fikri hazırlığı yapmak demektir.
İkincisi, arzulanan geleceğin değer yaratıyor olmasına odaklanma gereği var. İnsanlar için fayda sağlayan, kaynakları verimli ve etkin kullanan, süreçleri ve sonuçları kaliteli olan girişimlerin başarı şansı daha yüksek oluyor. Değer yaratmak, problemleri çözerek değil, fırsatları yakalayarak elde ediliyor.
Üçüncüsü, geleceği şekillendirmek isteyenlerin arzulanan gelecek için hangi kaynakların, hangi noktalarda harekete geçirilmesi gerektiğini belirlemeleri gerekiyor. Bu noktada, kaynakların ve sonuçların kurumun içinde değil, dışında olduğu çok iyi anlaşılmalıdır. Bu nedenle, işbirliklerine açık olmak, misyon için kaynakları harekete geçirebilecek en iyilerle çalışmak ve onların gelişimini desteklemek gerekiyor. Etkilenmesi gereken alanın sadece yönettiği kurumla sınırlı olduğunu düşünenler, geleceği şekillendirmede zorluk çekerler. Böyle düşünenlerin vizyonları ve misyonları çok sınırlı ve tutucu kalır, etkileri çevrelerine yayılmaz.
Dördüncüsü, geleceği şekillendirebilmek için çevredeki gelişmeleri sürekli olarak izlemek, bilgiye ve öğrenmeye tutkulu olmak ve sürekli gelişmeyi hedef edinmek gerekiyor. Dünyayı, toplumu, piyasayı, teknolojiyi, takımını ve kendisini iyi tanıyanlar geleceği şekillendirebilmek için bugünden atılması gereken adımları daha net olarak görebiliyorlar.
Beşincisi, geleceği şekillendirmek için iletişime ve güven yaratan liderliğe gereksinim var. İletişimin arttığı ve ağların oluştuğu bir dünyada, başkalarının kaynaklarını harekete geçirebilmek için, bu ağlara güven vererek, onların kaynaklarını kendi istediğiniz şekilde yönlendirmeye çaba göstermek gerekiyor.
Altıncısı, geleceği şekillendirmenin insanın kendi içinde başladığını anlamalı, şekillendirilmeye çalışılan gelecekle önce kendi düşünce, değer ve davranışlarımızı uyumlu hale getirmeliyiz. Tutarlılık sağlayabilmek ve güven verebilmek için düşünce-söylem-eylem birliğinin büyük önem taşıdığını unutmamalıyız. Geleceği şekillendirmek, sorumluluk üstlenerek, inisiyatif alarak ve inanç doğrultusunda harekete geçerek gerçekleştirilebiliyor.
Yedincisi, geleceği şekillendirmek uzun soluklu bir odaklanmayı gerektiriyor. Bu nedenle, yüz metrelik sprinte değil, maraton koşmaya hazırlanmak önem taşıyor. İnsanın kendi içindeki olumlu düşünce, çevresine de pozitif enerji olarak yayılır, insanın dengeli bir yaşam kurması, misyon doğrultusundaki çabaların sürdürülebilirliğini sağlar.
Yaşam sorumluluk gerektirir. Bu sorumluluğu yerine getirirken üstlendiği her rolde yönetim kalitesini geliştirmeye gayret edebilen; birer yurttaş olarak devletten, birer müşteri olarak şirketlerden ve birer birey olarak sivil toplum kuruluşlarından kaliteli yönetimi talep edebilen insanların oluşturduğu bir toplum, özlenen bir geleceği şekillendirmeye başlamış olur.
Çözüm, insanın kendi içinden başlar, yaygınlaştıkça başarıyı getirir. Sürdürülebilir kalkınma ve dünya barışı için aldığı kararların başkalarını nasıl etkilediğini iyi anlayan, kendisini bencillikten arındıracak bilgelik düzeyine erişen, insanlık için değer yaratmayı öncelik haline getirebilen ve gelecek için sorumluluk üstlenenlerin artması umuduyla…